16 Şubat 2013 Cumartesi
Osmanlıda Hoşgörü
Gönderen
Ali
zaman:
02:34
Merhamet bütün canlılara Osmanlının dünyada başka bir yerde görülmeyen merhameti sadece insanlarla sınırlı değildi. Osmanlıda şefkat ve merhamet bütün hayvanlara hatta bitkilere kadar uzanmıştır. Hayvanları ve bitkileri himayede bütün Osmanlılar, adeta bu hususta kurulmuş müesseselerin gönüllü üyesi gibidirler.
Hayvanlara olan merhametlerine dair birkaç örnek verecek olursak: Hayvanlara haddinden fazla yük taşıtmak kanunen yasaklanmıştır. Zabıta kuvvetleri, bu yasağı ihlâl edenleri takip edip, hayvanı dinlendirmek ve sahibine de ceza olarak aynı yükü taşıtmakla mükelleftir. Kanuni Sultan Süleyman Han’ın “Süleymaniye Camii” yapılırken yük taşıttırılan hayvanlar hakkındaki bir dizi fermanı da, bu hassasiyetin bir nişanesidir.
Mezbahalarda kurban edilecek hayvanların hissiyatına dahi dikkat edilmiş, kesimle alakalı bir şey görmemesi için gözleri bağlanmıştır. Ayrıca fazla ızdırap verilmemesi için de bıçakların son derece keskin olmasına dikkat edilmiştir.
Pazarlardan canlı kuşları kafesleriyle satın alıp azat etmek, merhamet tezahürü bir anane hâline gelmiştir. Büyük binalar inşa edilirken kuşlar için de süslü yuvalar yapılmıştır. Üsküdar’daki Yeni Cami’nin duvarlarında bulunan zarif ve sanat harikası kuş yuvaları, hayrat sahiplerinin bu husustaki hissiyat ve inceliğini pek bâriz bir şekilde aksettirir.
Bunlara ilaveten Osmanlılarda, avcılık, caiz olduğu halde, ihtiyaç hâlinin dışında tavsiye edilmemiştir.
Türk düşmanlığıyla bilinen Avukat Guer şöyle der:
“... Müslüman Türk’ün şefkati hayvanlara bile şâmildir. Bu hususta vakıflar ve ücretli şahıslar vardır. Bu şahıslar, sokaklardaki köpek ve kedilere ciğer dağıtırlar. Verilenlere alışmış olan hayvanlar da, besicilerin şefkatli seslerini o kadar iyi tanırlar ki, işitir işitmez hemen yanına koşmakta hiçbir kusur etmezler. Kasapların da her gün muayyen miktar kedi ve köpek beslemeleri, itiyat hâlindedir. Ayrıca Şam’da, hastalanan kedi ve köpeklerin tedavisine mahsus bir hastane vardır.”
Du Loir:
“Osmanlının bazı şehirlerinde kediler için yapılmış mekanları, gıdaları için tesis edilmiş vakıfları görünce hayret etmeyecek insan var mıdır?.. Yavruları olan köpeklerin barındırılması için sokaklarda kulübelerin yapılması ve gıdaların teminine bilhassa itina edilmesi de, hayret vericidir. Bunları yapanlar, kendilerine cennet kapılarını açacak birçok sevaplar kazandıkları itikadındadırlar” der.
Çok korkuyorduk….Gözlerimiz ‘bize acıyın’ der gibi bakıyor ama bunu dile getirecek cesareti kendimizde bulamıyorduk. Osmanlı halkı beklentimizin çok dışında bize sevecen ve dinimizi özgürce yaşama hakkı vermişti. Bu kadar anlayışı beklemiyorduk açıkçası…
Hatırlıyorum da ilk ezan sesini duyduğumuzda içimizde, ta derinde bir sızı hissettik. Belki ilk kez İslam bu kadar yakın bu kadar büyük bir haz hissettirmişti çoğumuzun içinde…
Aramızdan maddi durumu iyi olmayanlara bile maddi destek sağlıyordu Osmanlı halkı. Sonradan öğrendik ki İslam dini zor durumda kalanlara yardım etmeyi emredermiş.
Zaten son zamanlarda Hıristiyan olan bizler arasında ayrılmalar çeşitli mezhepler ile birlik bozulmuş, Papazların saçma sapan vaatleri onlara olan güvenimizi oldukça sarsmıştı.
Bazı kiliseler camiye dönüştürülmüştü. Çan sesleri yerine o ahenk dolu ezan seslerini duyuyorduk artık…
; Bizim için en başta çok zor olmuştu. Özgürce yaşadığımız yerlerde kendimizi sığıntı gibi hissediyor günlerce bunun ızdırabını çekiyor gözlerimiz dolup dolup boşalıyordu…
Aramızda öksüz yetim kalan Hıristiyan çocukları alıp okutuyor. Alanına göre makamlara yerleştiriliyordu. Hatta çoğu islamı öğrenip din değiştiriyor hak yolunu bulmanın mutluluğu yüzlerinden okunuyordu…
Osmanlı böyle bir devletti işte! Laf olsun diye söylenmiyor bunlar… Adalet, doğruluk, inanca saygı ve her şeydi Osmanlı… Bilimin, ilmin merkeziydi Osmanlı… Gözlerimizin yaşla dolduğu anlarda acımızı dindirendi Osmanlı…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder